Ferhan Şensoy gibi, Nesrin Kazankaya da tiyatroyu çok seven, iyi bilen, bu dille kendini ve dünyamızı yansıtmayı becerebilen ender insanlardan; şimdiye dek Tiyatro Pera’da yazıp sahneye koyduğu kimisinde oyuncu olarak da yer aldığı bütün oyunları izledim, hem de kimisini birkaç kez. Dolayısıyla son oyunu 'Quintet- Bir Dönüşün Beşlemesi’ne merakla gittik Sevil, Sevgi, Nilgün, ben. Merakımız boşa çıkmadı, oradan yine hem tiyatro sanatının tadına vararak, hem yazgımız üzerinde düşünerek ayrıldık.
Oyunun özenle, beğeniyle hazırlanmış kitapçığında bakın ne diyor Nesrin Kazankaya oyunu konusunda:
“Yarım yüzyıldır darbelerin, baskı rejimlerinin kurgulayıp belirlediği yaşamları sürdürmeye çalışıyoruz. Herkesin ve her kesimin etkilenip acı çektiği böylesi dönemlerin sonucu, kaybolan kimlikler, kaybettirilen yaşamlar, kayıp kuşaklar oluyor. Gerçek ve cesur yüzleşmeler yaşanmadığı, üstü örtülüp geçildiği için miras bırakılan acıların ve kaybolmaların üstesinden gelmeye çalışıyoruz hep. Elbette direnç, bilinç ve akılla aşılabilirliğini de biliyoruz. Acılar kıyaslamasıyla hiçbir yere varamayız. Korkularla kuşatılıp, yasaklarla dolu çarpıtılmış bilgilerle yetiştirilen, geçmişi yok edilmiş ’80 sonrası kuşağını aydınlatabilmek, önünü açabilmek; yakın tarihimize yeniden bakmalarını, günümüz sorunlarını algılayıp analiz etmeye çalışmalarını sağlayabilmek zor, ama olanaksız değil. Geçmişin yaşanan acılarla algılanmasının umutsuzluğa, yeni bir tür nihilizme yol açma olasılığı da, savaşım verilmesi gereken bir başka tehlike.
Hep izleyici rolünü uygun görüyorlar bizlere. Her şeyi izliyoruz; savaşları, dönüştürülen, eğilip bükülen demokrasiyi, bozguna uğratılan yargı sistemini, haksızlıkları, şiddeti, baskıları, yaklaşan tehlikenin tüm ipuçlarını hep izliyoruz. Her şeyi görüyor, fark ediyor ve kenarda, yalın bir iskemle üstünde izlemeye mahkûm ediliyoruz sanki.
Peşine düştüğüm öyküler, darbelerle, baskı rejimleriyle, toplumsal çalkantılarla parçalanan özel yaşamların kırılgan öyküleri.
‘Quintet-Bir Dönüşün Beşlemesi’, Türkiye Cumhuriyeti tarihi üzerine yazdığım üçüncü oyunum. Tiyatro Pera 9. yılına girerken, ben de kendi ülkemizle ilgili bir üçlemeyi tamamladım. 1050’li yılları, demokrasiden baskı rejimine geçiş dönemini ele alan ve 12 Mart 1971 darbesine zıplamalar yapan ‘Şerefe Hatıralar’ (İstanbul 1955); 1980 darbesinin hemen ardından gelen şiddet ortamında geçen ‘Profesör ve Hulahop’ ve 2000’li yılların başında yaşanan bir öykü, ‘Quintet’.
Oyundaki dört kişi ve İstanbul kenti, ‘quintet’i, yani beşliyi tamamlıyor ve ‘Karşılaşmı’, ‘Uzlaşma’, Çatışma’, Vedalaşma’, ‘Ayrılma’ olmak üzere beş bölümde kendi kırık öykülerini aktarıyorlar. Müziklerde de solodan quintet’e uzanan bir yol izleniyor.
Aydınlık, güzel bir geleceğin yolu, öncelikle acılı geçmişimizle yüzleşmekten geçecek lebi ki.”
Dedim ya, Nesrin Kazankaya tiyatroyu iyi biliyor, çok seviyor, amaçladığını elindeki olanaklara, o çırılçıplak salona, ister istemez dar sınırlı oyuncu kadrosuna karşın, çarpıcı biçimde yazmayı da sahnelemeyi de gelenleri sevindirecek biçimde başarıyor her oyununda. Bu kez de öyle oldu; ‘Arkadaş’ı canlandıran Defne Halman’ı; ‘Adam’’ı oynayan Can Başak’ı , ‘Oğul’ Erdinç Anaz’ı ve kendi canlandırdığı ‘Kadın’ı yürekten, uzun uzun alkışladı izleyiciler.
Nilüfer Moayeri’nin bezem-giysi tasarımları yerli yerindeydi; oyunun görüntülerini sağlayan İlker Yiğen, Mehmet Aslan ve Zeynep Özden öyküye can kattılar; başarılı ışıklandırma Yüksel Aymaz’ındı; kitapçıkta kullanılan fotoğrafları Şenay Öztürk çekmiş. Oyunun dramaturgu Şafak Eruyar; Zeynep Özden yönetmen yardımcılığını da üstlenmiş.
Nesrin Kazankaya, bütün başarılı sanatçılar gibi, oyunlarına her zaman en uygun, en çarpıcı müziği seçmeyi de biliyor.
Şimdi de size kitapçıktan başka bir alıntı daha aktarayım:
“Doğduğum ve halen kokusunu aldığım köyüme ve evimin olduğu yere bir daha dönememe düşüncesi korkunç. Nüfus memurluğundaki kayıtlarda, benim için ‘akıbeti bilinmiyor’ notu düşülmüştü. Peki, bir devlet akıbetini bilmediği bir yurttaşını, bu muhalif bire de olsa, vatandaşlıktan nasıl atabilir? Hiçbir devlet, annemin mezarının ve dostlarımın bulunduğu topraklara girme hakkımı elimden alamaz. Bu lânet olası despotizm ve acımasızlık sürse de, doğduğum, büyüdüğüm, ilk âşık olduğum topraklara döneceğim.” Doğan Akhanlı, Köln.
İstanbul’da yaşayanlar hemen koşsun bu oyuna; gezmeye gelenler de izlencelerinin baş köşesine bu oyunu yazsınlar.
Nesrinciğim, sana ve sevdanı paylaşan Pera Tiyatrosu’ndaki candaşlarına yürekten teşekkür.
Ulus Gazetesi, 14 Aralık 2009.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder