Onur Öymen’in Meclis’teki konuşmasından sonra koparılan fırtınayı izlediniz, izliyorsunuz. Bu konuda iki çarpıcı ileti aldım; biri sevgili dostum Cengiz Özakıncı’nın aşiretler, ağalık, toprak dağıtımı konularında Mustafa Kemâl Atatürk’ün nasıl bir çözüm düşündüğünü özetliyor; öbürünü devrimci öğretmen Hatay Devrim gönderdi; o da Aleviler ile Cumhuriyet, dolayısıyla CHP arasındaki ilişkileri irdelemiş.
Hatay Devrim, genel olarak hemen hepimizin iyi kötü bildiği şeyleri özetliyordu: Aleviler, Orta Asya Türklerinden beri süregelen Şaman inancını, törelerini, tapınmasını sürdüren Anadolu Türkmenleri. Anadolu’da Osmanlı’nın egemen olmasından sonra, kendi bağımsız yaşamlarını sürdürebilmek için sürekli çatışmış, ayaklanmış, kıyıma uğramışlar.
Osmanlı, gücünün yettiği yerde, onları denetim altına alabilmek için, götürüp Kürt aşiret reislerinin buyruğuna sokmuş; bunun sonucunda günümüzde Türkçe konuşan Türkmenler ile Kürtçe konuşan Aleviler ortaya çıkmış.
Mustafa Kemâl Atatürk, hem bütün dünyayı, o arada Fırat-Dicle vadisinin, Musul bölgesinin değerli doğal kaynaklarını tekeline almak için akla gelen gelmeyen bütün oyunları çeviren Avrupalı sömürücülere; hem saraylarındaki bencil yaşamlarını sürdürebilmek için gerekirse şeytanla bile işbirliği yapmaya hazır Osmanlı sarayına karşı giriştiği savaşta kuşkusuz Alevilerin büyük desteğini almış.
Şaman töresini sürdüren gerçek Alevilerin Irak, İran Şiilerinden en büyük ayrım ve üstünlüğü, kadına gösterdikleri saygı; toplum içinde kadına verdikleri yerdir biliyorsunuz.
Atatürk’ü gerektiği gibi anlamalarında, verdikleri sağlam destekte bunun belirleyici etkisi var; Mustafa Kemâl’in daha sonra giriştiği büyük devrimde de baş köşeyi kadının toplumdaki, dünyadaki önemi; her şeyden önce kadınları eğitip aydınlatma tutar.
Cengiz Özakıncı’nın özetlediği bilgiler, toprak ağalığını, aşiret reisliğini, aşiret törelerini gözler önüne serdikten sonra, bu çemberi kırmak üzere ilkin Tek Tanrılı dinlerin getirdiği yeniliklerini anımsatıyor; sonra, kulları yurttaşa çevirmek üzere Mustafa Kemâl’in düşündüğü yönteme değiniyor.
Daha 1927’de, genç ve ateşli Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin yerinde önerisiyle, Van’da önce bir lise, ardından üniversite açmaya girişiyor; 1936, 37, 38 yıllarında Meclis’i açış konuşmalarında, öncelikle topraksız köylülere toprak dağıtımına; daha da önemlisi, bir çiftçi ailesinin geçimini sağlamaya yetecek toprağın hiçbir durum ve koşulda bölünüp satılmaması için yasal önlem alınmasına ayırıyor.
Ama daha 1925’te, Cumhuriyetimizin kuruluşundan topu topu iki yıl sonra, bir partinin çatısı altında toplanıp tüzüklerine bütün limanların serbest ticarete, dolayısıyla denize döktükleri Avrupalı, Amerikalı sömürücülere açılmasını isteyen eski silah arkadaşları(?) Atatürk’ün bu temel devrimini yaptırır mı? Yaptırmamak için, İzmir’de denedikleri gibi, gerekirse onu öldürterek buna engel olmaya çalışacaklardır kuşkusuz.
10 000 yıllık ataerkil zorbalığı, 2000 yıllık dinsel baskıyı, 300 yıllık anamalcı barbarlığı aşabilmenin tek yolu bütün ayrım ve ayrıcalıkların temeli olan kadın-erkek eşitsizliğini yok etmektir; sevgili Atatürk, ömrü yetmediği için, bu hedefe bütünüyle varamadan ayrıldı aramızdan. Onun yaktığı meşaleyi kapan başka bir önder, Fidel Castro, 50 yılda kusursuz ulaştı bu amaca, hem de neredeyse aynı süredeki acımasız, amansız ABD kuşatmasına karşın.
Zavallı Amerikalı, Avrupalı sömürü tutkunları, bıçağı bizimle kendi karınlarına da sapladıklarını görüp algılamayıp hâlâ hem Kürtleri, hem Alevileri kaşıyor, kışkırtıyor. İşi gücü bırakıp öbek öbek Diyarbakır’a, Tunceli’ye koşuyorlar.
Geçen gün bir yazısında sevgili Serdar Ant’ın da değindiği gibi, PKK’ya köy, mezra bastırmanın Kürtlerle Türkleri kapıştırmaya yetmediğini gördüklerinden, şimdi işbaşına getirdikleri insanların ve 21. Yüzyıl’da 50 köyün insanlarını köle olarak pençesi altında tutmayı demokrasi diye sunan toprak ağalarının suçoktaklığıyla iki topluluğun analarının acılarını son kerteye çıkartarak sonuç almaya çalışıyorlar.
Hatay Devrim, iletisinde: Aleviler Cumhuriyetsiz, Cumhuriyet de Alevilersiz olmaz, olamaz! diyor.
Sürdürülen bütün karartmalara, kışkırtmalara karşın, dilerim güzelim Anadolu topraklarında yaşayan insanların hepsi bu temel gerçeği unutmaz, ona göre davranır,
Ulus Gazetesi, 30.11.2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder